Pazartesi, Mayıs 15, 2006

GAZAP KUŞLARI (The Thorn Birds)

Kadınların hayran olduğu (nafile bir çaba) Richard Chamberlain'in başrolünde oynadığı çok acıklı bir mini diziydi, annem bayılırdı bu diziye. Richard bu dizide Maggie diye bir kıza aşık olan ama kendini dine adadığı için aşkını inlar eden Ralph diye bir rahibi canlandırıyordu. Maggie evlenip çocuk sahibi olduktan sonra aşkını kabullenen Ralph'ten de bir oğlan doğuracak, kahramanlarımız kendilerini bekleyen trajik sona doğru ilerleyeceklerdi.

4 yorum:

Adsız dedi ki...

hayatım boyu birçok kitap okudum. bugüne kadar en çok beğendiğim ve etkisinden kurtulamadığım babalar ve oğullardı. ama gazap kuşları babalar ve oğulların da üzerine geçti benim gözümde bu kitap bence hak ettiği ilgiyi tam görememiş hiçbir yerde karşıma çıkmadı okudukça insanın rüyalarına bile giren müthiş bir kurgu hızla tavsiye ediyorum.

Adsız dedi ki...

Ben bu filimde aşık olmanın gücünü,inançların gücünü ,insan olmanın zayıf ama iradeli tarafını gördüm.Ben bu dizide Papaza aşık oldum.Haklısın ama kitap iyiydi ama dizi o kadar başarılı olmuş ki kitabı ezdi geçti...dizi gerçekten sürükleyip insanı büyülüyor.Dcd si yok.Bulan arkadaşlar lütfen mesaj bıraksınlar.

ranini dedi ki...

Bu dizi televizyonda oynadı mı? ben VHS kaset kiralama çılgınlığı döneminden hatırlıyorum ama TV'de oynadığını hatırlayamadım.


ne güzel bi blog yapmışsınız akıl defteri gibi olmuş: )

Mehmet dedi ki...

84 ya da 85te ilk videomuzu aldığımızda evimize giren ilk diziydi,hatta o zaman 5 kasetti ve biz tek tek alıp seyretmiştik beşini birden almak yerine:)

gerçekten çok duygusal, güzel ve kaliteli bir yapımdı. hem konusu çok güzeldi hem de anlatımı. yüzyılın başında başlayıp yetmişlere kadar devam eden nefis bir hikayesi vardı ve eski yıldızlardan barbara stanwyck de rol almıştı.
rahibe aşık küçük kız, abilerinin çanakkale savaşına gitmesi, küçük kardeşinin ormanda yaban domuzu tarafından öldüğü sahne, kızın sevmese de başkasıyla evlenmesi ama onu hep sevişi, yıllar ilerledikçe rahibin hiyerarşide yükselişi ama sevdiği halde kıza, aşk ve dini görevi arasında kalarak karşılık vermekten kaçınması, özellikle unutmuş olduğum o harika jenerik müziğini (pembe panterin bestecisi henry mancini) yıllar sonra yeniden duymak inanılmaz mutlu etti.(emuleda divx olarak bulup indirdim)

özellikle bir sahnede diziye ismine veren "thornbird" (yani aslında gazap kuşu değil, diken kuşu)nun neden göğsünü dikene seve seve batırıp mutlu bir şekilde öldüğünün anlatıldığı hikaye -aslında dizideki anafikiri- diziyi bu kadar güzel kılan ve izlemiş olanlara bu kadar sevdiren.